Ağaçkakan ve Serhat
Serhat, o pazar babasıyla birlikte ormana yürüyüşe çıkmıştı. Bir yandan ormanda yürürken bir yandan da ağaçların ve doğanın ne kadar güzel olduğunu düşünüyordu. Derken babasının bir arkadaşıyla karşılaştılar. Babası arkadaşıyla sohbete daldığı sırada, bir ses Serhat’ın dikkatini çekti:
Tık tık tık tık tık tık….
Bu ses ağaçtan geliyordu. Serhat sesin sahibine doğru yürüdü ve sordu:
Serhat: Niçin gaganı ağaca vuruyorsun?
Ağaçkakan: Biz ağaçkakanlar, ağaçları delerek kendimize yuva yaparız. Bazen bu ağaç oyuklarında besinlerimizi depolarız. Bu açtığım birinci oyuk. Bunun gibi daha yüzlerce oyuk açacağım.
Serhat: Peki bu kadar küçük bir yere besinlerini nasıl sığdıracaksın?
Ağaçkakan: Ağaçkakanların çoğu meşe palamuduyla beslenirler ve meşe palamutları küçük olur. Ağacın üzerinde açtığım oyukların her birinin içine bir tane meşe palamudu koyacağım. O zaman bana yetecek kadar besin depolamış olurum.
Serhat: Ama böyle tek tek uğraşmak yerine büyük bir oyuk açıp onun içine de besinlerini koyabilirdin.
Ağaçkakan: Bu şekilde yapsaydım o zaman diğer kuşlar gelip benim besin depomu rahatlıkla bulurlardı ve meşe palamutlarını da alabilirlerdi. Ama benim açtığım bu oyukların her birinin büyüklüğü birbirinden farklı. Ben de bulduğum meşe palamutlarını oyuklara yerleştirirken onların büyüklüklerine göre yerleştiriyorum. Yani oyuğun büyüklüğü ne kadarsa palamudun büyüklüğü de o kadar oluyor. Böylece meşe palamudu oyuğun içine sıkışıyor. Allah benim gagamı, bu palamudu rahatlıkla oyuktan çıkarmaya uygun olarak yarattığı için ben hiçbir sıkıntı duymadan palamutları ağaçtan alabiliyorum. Ama başka kuşlar bunu yapamıyorlar. Böylece benim besinlerim de güvende oluyor. Tabi ben bunları düşünüp bulacak akla sahip değilim, sadece bir ağaçkakanım. Bunları bana Allah yaptırıyor. Besinlerimi nasıl saklayacağımı bana öğreten de gagamı bu işe uygun olarak yaratan Allah’tır. Aslında sadece ben değil, bütün canlılar yaptıkları herşeyi Allah onlara öğrettiği için yapabilirler.

Serhat: Haklısın. Bana verdiğin bilgiler için sana teşekkür ederim. Allah’ın ne kadar büyük bir gücü olduğunu bir kez daha hatırlamış oldum.
Serhat küçük arkadaşına veda ederek babasının yanına döndü, her nereye baksa Allah’ın başka bir mucizesini görmekten dolayı çok mutluydu.
Sıcak havalarda vapur yolculuğu yaparken Hakan’ın en sevdiği şey dışarıda oturmaktı. Bu sayede denize daha yakın oluyor, etrafı daha rahat seyredebiliyordu. Bir gün yine Hakan annesiyle vapura binmişti. Hemen dışarıdaki sıralara oturdu. Hakan bu yolculukta yalnız olmadıklarını fark etti. Bir grup martı da vapurla yarışırcasına onları takip ediyordu. Martılar dans eder gibi havada uçarken bir yandan da yolcuların attıkları simit parçalarını kapmak için birbirleriyle yarışıyorlardı.
Martılardan bir tanesi yavaşça süzülüp, Hakan’ın yanındaki sıraya kondu.
Martı: Nasıl havada dansımızı beğendin mi? İlgiyle bizi izliyordun, adın nedir?
Hakan: Adım Hakan. Gerçekten de uçuşunuzu beğeniyle seyrediyorum. Kanatlarınızı hiç çırpmadan havada kalabildiğinizi gördüm. Bunu nasıl yapıyorsunuz?
Martı: Biz martılar rüzgarın hareket yönüne doğru kendimizi ayarlarız. Rüzgar çok hafif olsa da dik dalgalar sürekli havayı itip kaldırırlar. Biz de bu hava hareketinden faydalanır ve bir kere bile kanat çırpmadan uzun mesafeler boyunca yolculuk yapabiliriz.
Denizden havalanırken yükselen hava kütlesinin içinde ileri geri sürükleniriz. İşte bu, hava akımlarının kanatlarımızın altından akmasını sağlar ve çok fazla enerji harcamadan havada kalabiliriz.
Hakan: Kanat çırpmadığınız zaman da havada asılıymış gibi durduğunuzu gördüm. Demek bunları hep rüzgarın yönüne göre hareket ederek yapıyorsunuz. Peki rüzgarın şiddetini, nereden eseceğini nasıl hesaplıyorsunuz?
Martı: Bizim bunları kendi bilgimizle yapmamız mümkün değil. Allah, bizi yaratırken nasıl uçacağımızı, enerjimizi dikkatli harcayarak havada nasıl süzüleceğimizi öğretmiştir.
Bunlar Allah’ın varlığını ve gücünü anlayabilmemiz için verilmiş örneklerdir.
Hakan: Evet, sanki bir ip sizi tutuyormuş gibi havada asılı duruyorsunuz. Bunu yapabilmek için çok iyi matematik bilmek, ince hesaplar yapmak gerekirdi herhalde. Ama siz hiç zorluk çekmeden ilk uçtuğunuz andan itibaren bunu yapabiliyorsunuz.
Martı: Rabbimiz her canlıya yapması gerekenleri ilham etmiştir. Hepimiz emredildiğimiz işi yaparız. Allah’ın herşeyi kuşatıp, kontrolü altında tuttuğunu sakın unutma. O herşeyin sahibidir. Kuran’da bununla ilgili birçok ayet bulabilirsin. Vapur iskeleye yanaşmak üzere, ben de arkadaşlarımın yanına uçayım. Tekrar görüşmek üzere...
Hakan eve gidince Kuran’da, Allah’ın canlıları kontrolü altında tutmasıyla ilgili bir ayet aradı ve Hud Suresi’nde bulduğu ayeti hemen ezberledi:
"Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)" (Hud Suresi, 56)
Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş kuşları görmüyorlar mı? Onları (böyle boşlukta) Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphesiz, iman eden bir topluluk için bunda ayetler vardır. (Nahl Suresi, 79)
Sevgili çocuklar, Megapod kuşlarında yavruların bakımıyla neredeyse tamamen erkek kuşlar ilgilenir. Önce anne kuşun yumurtlaması için kocaman bir çukur kazarlar. Anne kuş yumurtladıktan sonra erkek kuşun yavruları için yuvayı belli bir sıcaklıkta tutması gerekir. Bu sıcaklık 33 derecedir.
Erkek kuş yuvanın sıcaklığını ölçmek için gagasını yuvanın üzerindeki kuma batırarak sanki bir termometreymiş gibi kullanır. Kuş bu ölçme işlemini sık sık tekrarlar. Eğer yuvanın ısısı yükselirse, hemen ısıyı düşürmek için yuvada havalandırma delikleri açar. Ayrıca kuşun gagası o kadar hassas bir termometredir ki, biri gidip yuvanın üzerine bir avuç toprak atsa ve ısı azıcık yükselse bile, kuş bunu fark edebilir. Ancak bir termometrenin yapabileceği bu işlemi, Megapod kuşu yüzyıllardır kusursuz şekilde uygular.
Çünkü yaptığı herşeyi ona Allah öğretmiştir ve gagasını da bir termometre hassaslığında yaratan üstün güç sahibi olan Allah’tır.